Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz

İtmi’nân Veya Gönül Huzuru

Altınoluk Dergisi, 1989 – Kasim, Sayı: 045, Sayfa: 034

İtmînân kelimesinin sözlük anlamı, sıkıntıdan sonra sükunete ermek, karışıklıktan sonra düzelmek şeklinde ifade edilebilir. Kur’an’da isim ve fiil olarak hemen on üç yerde geçen bu kavram, kalp ve gönlün bir şeye güvenip bağlanması ve bu güvenle huzura ermesi demektir.

Hadislerde “itminan” Kuran’daki anlamıyla kullanılmakla birlikte, bedenî ve zahirî sükunet olarak da kullanılmıştır. Nitekim rükudan doğrulduktan sonra secdeye varmadan, ayakta bir süre bekleyerek yapılan ta’dil-i erkanın sıfatı da İtmînân, ya da tume’ninedir.

Kur’an’da geçen “Onlar inanmışlar, kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ı anmakla itmînâna erer. (Ra’d, 28) ayeti ile “Ey itmînana, huzur ve sükuna ermiş nefs, dön Rabbına, sen O’ndan, O da senden razı olarak!” (Fecr,27) ayet-i kerîmeleri, kalp ve nefsin itminan özelliğinden bahsetmekte, nefsin üzüntü ve sıkıntıdan kurtularak sükunete erdiğini, daralmadan sonra huzur bulduğunu ifade etmektedir.

İyiliği tarif eden hadislerde nefs ve kalbin itminan bulduğu; yani tereddütsüz ve şeksiz kabul ettiği şeyin “birr” olduğu ifade edilmektedir. (Darimî, Büyüz; İbn HanbelV, 194).

Zikir, iman iyilik ve doğruluk gibi kavramlarla birlikte kullanılan ve varlığı onların varlığına bağlı görülen “itminan duygusu”, kalpte her türlü vesvese, şüphe ve evhamın yok olduğu, çarpıcı ve derin bir huzur hali demektir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.) doğruluk ve yalanı tarif ederken de itminan, ya da tume’nine kavramlarını bir ölçü olarak kullanmaktadır.

“Doğruluk bir itminan ve huzur halidir. Yalan ve yalancılık ise bir şüphe ve sıkıntı halidir. (Tirmizî, Kıyame, 60; İbn Hanbel, I 200). Bugün modern teknolojinin bulduğu yalan makineleri yalan söyleyen kimselerin sıkıntılı, gergin ve elektrikli halini tespit ederek onların hilaf-ı hakikat beyanda bulunduklarını açığa vurmaktadır. Doğru söyleyenin temkin ve huzur hali elbette diğerinin durumundan farklı olacaktır.

İman ve inkarda da durum aynıdır. İman ve zikir halinde insan bedenen, kalben ve zihnen tam bir emniyet ve huzur halinde olduğu için bu halde bulunanlara “mutmeinne” makamına ermiş denilir. İnkarda ve küfürde ısrar eden bedbahtların ise sıkıntıları devam ettiğinden itmînân halini yakalamaları zordur.

Tasavvuf eserlerden, ilk olarak itmînân kavramını açıklayan Ebû Nasr es-Serrac’ın Kitabu’l-Cum’a adlı eseridir. Ebû Nasr Serrac İtmînân kavramını şöyle açıklar: İtmi’nan kalpte hiçbir şüpheye yer bırakmadan Allah’a yönelmektir. İnsan nefsi, kendisine azık ve rızık veren yüce varlığı kavrayıp tanıyınca itmînâna erer. İtminan, kalbi aklına galip, imanı kavî, ilimde derinlik sahibi, zihni duru, kalbi aklına galip, imanı kavı, ilimde derinlik sahibi, zihni duru, özü sağlam kimselerin halidir.

Mutasavvıflardan bir kısmı, kalplerin Allah Teala’nın azamet ve celalini tanımaktan dolayı ürperip titrediğini, rahmet ve fazlını görünce de ferahladığını, O’nun herşeye kafi olduğunu kavrayınca da sükunete erdiğini ve bu halin itmînân adını aldığını belirtirler.

Mutasavvıflar genel olarak “İtmînân” kavramını üç derecede incelerler: Avamın, havassın ve ahassu’l-havassın itminanı.

1. Avam, zikir sayesinde sükunete erer, ve itminan duyarak bu duygudan hazz alırlar. Bela ve afetlerin defi, rızkın bollaşması şeklinde dualarının Hakk nezdinde kabul görmesi, onları rahatlatır. Nitekim Kur’an’da geçen “nefs-i mutmeinne” Allah’tan başka belayı defedecek, rızka mani olacak kimsenin bulunmadığına inanan nefsin sıfatıdır.

2. Havass’ın itminanı, kalplerinin kazaya rıza, belaya sabır, ihlas, takva ve sükûnete ermek suretiyle yatışması, “Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara: 153) ayetiyle nefislerin huzura ermesidir. Bu tür itmînân taata ibadete bağlıdır. Taat ve ibadetlerde meydana gelebilecek bir kusur, onu azaltır.

3. Ahassu’l-havass’ın itminanı;

Bunların itminanı itminandan doymamaktır. Allah’a olan saygı ve tazimleri sebebiyle sükunet ve itminan üzre kalmak yerine bunlar, vuslata ermeyi ve Hakk’ın vücûd denizine dalmayı tercih ederler. Artık bunların her şeyleri Hakk ile olduğundan itminan konusunda da sıkıntıları kalmamıştır.