Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz

İnsanlarla Selamlaşma

Altınoluk Dergisi, 2006 – Eylul, Sayı: 247, Sayfa: 020

İctimâi hayatın temel hedefi huzur ve mutluluktur. Selâm, huzur, mutluluk ve barışın gerçekleşmesi için kalbî duâ, fiil ve söylemdir. Toplumsal hayatın çekirdeğini oluşturan âile ferdlerinden başlayarak bütün toplum unsurlarının birbirleri ile selamlaşması nihâî hedeftir. Kur’an ve sünnette bunları emreden hükümler bulunmaktadır.

1- Aile Fertleriyle Selâmlaşma

Ferdî huzurun toplum planına açıldığı âile yuvasında insanların birbirleriyle selâmlaşmaları şöyle emredilmektedir: ‘Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selâm verin.’1 Efendimiz (a.s.) Hz. Enes’e: ‘Yavrucuğum! Ailenin yanına gittiğinde onlara selâm ver, sana ve ev halkına bereket olsun.’2 buyurarak âile ferdleriyle selâmlaşmayı emretmiştir.

2- Toplum Hayatında Selâmlaşma

Selâm’ı hayatın bir parçası gören dinimiz selâmın yaşaması için selâma mukâbeleyi ondan daha önemli bir manevî sorumluluk olarak görmektedir: Nitekim bir âyet-i kerîmede: ‘Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile mukâbele edin veya verilen selâm’ı aynen iade edin.’3 buyurulmuştur.

3- Ziyaretlerde Selâmlaşma

Başkasının evine, iş yerine ziyaret fiilî bir selâm olmakla birlikte bunun kavlî lâfızlarla da teyid edilmesi, ziyâretin selâm ve izinle gerçekleşmesi şu ayetle emredilmektedir: ‘Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere geldiğinizde fark ettirip ev halkına selâm vermeden içeri girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Her halde bunu düşünüp anlarsınız. Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin.’4 Ayette geçen istînas öksürerek, tesbih ve tekbir ile ya da bugün zili çalarak ev halkını haberdar etmek, destûr ve izin istemektir.

4- Toplum Hayatında selâmlaşmanın Anlamları

a- Selâm ‘Benden sana zarar gelmez’ anlamında barış ifadesidir. Selâm verene; İslam toplumuna dâhil bulunduğunu selâm ile ifade edene can güvenliği vermek gerekir. Savaşta ve barışta selâm verenin canı emândadır. Nitekim Allah Teâlâ buyurur: ‘Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selâm verene sen mü’min değilsin demeyin.’5 Bu ayetin sebebi nüzûlünde şöyle bir olay nakledilir. Bir seriyyede kelime-i tevhîd getirip Müslümanlara selâm verdiği halde bir kişi, Üsame b. Zeyd tarafından korkudan böyle davrandığı zannıyla katledilmişti. Allah Rasûlü olaydan haberdar olunca çok üzülmüş, hiddetlenerek Üsame’ye: ‘Kalbini yarıp baktınız da mı korkudan böyle davrandığını anladınız.’ diye çıkışmış ve bir köle âzâdı cezâsı vermiştir.

b- Selâm, dünyada mü’minlere duâ, âhirette dâru’s-selâma çağrıdır. Size başkasından zarar gelmesin, cennet yurdu ve kurtuluş yolu sizin olsun demektir. Nitekim Allah Teâlâ buyurur: ‘Rızasını arayanı Allah o kitapla selâm yollarına götürür.’6 ‘Allah kullarını selâm yurduna çağırır ve o dilediğini doğru yola iletir.’7

c- Selâm, hayatı paylaşmaktır. Selâm ile insan hemcinslerinin farkına vararak hayatın zorluk ve kolaylığını, sevinç ve üzüntüsünü fiilî ve kalbî olarak paylaşmış olur. Nitekim Allah Rasûlü’ne bir sahâbi sordu:

– İslam’ın en güzel ve hayırlı davranışı nedir? Peygamberimiz buyurdu:

– İnsanlara yemek yedirmen (it’âm-ı taâm), tanıdığın, tanımadığın herkese selâm vermen (ifşâü’s-selâm)8

Bera b. Âzib diyor ki: Rasûlullah şu yedi şeyi emrederdi: ‘Hasta ziyareti, cenaze teşyîi, aksırana hayır dilemek, zayıfa yardım, mazlûma destek, selâmı yaymak, yeminine uymak.’9

d- Selâm sevgiye, sevgi de cennete götürür. Cennete girmenin şartı iman, imanın şartı mü’minlerin karşılıklı olarak birbirlerini sevmesidir. Sevgiyi artıran en güzel vesile onları arayıp sormak sûretiyle fiilî ve kalbî selâmdır. Nitekim Allah Rasûlü buyurur: ‘İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. İşlediğiniz taktirde birbirinizi sevmeye vesile olacak bir amel göstereyim mi? Aranızda selâmı yayınız.’10 Belki de bu sebeple Hz. Ömer’in oğlu Abdullah çarşıya çıktığında karşılaştığı herkese selâm verir ve sırf selâm vermek için çarşıya çıkardı. Nitekim bir gün kendisine: ‘Çarşıda ne yapacaksın? Alışverişten anlamazsın. Satılan malların fiyatlarını bile sormazsın. Çarşıda herkesin oturup sohbet ettiği yerlerde oturmazsın. Ne diye çarşıya çıkarsın?’ diyen birine: ‘Kardeşim biz karşılaştığımız kimselere selâm vermek onlarla göz göze gelmek için çarşıya çıkıyoruz. Başka bir maksadımız yok.’11

V- Diğer Varlıklarla Selâmlaşma

Kâinâttaki ilâhî düzenin temeli selâmdır. Cemâdât, nebâtât ve hayvanâtın selâm diliyle kâinât düzenini oluşturduğu anlaşılmaktadır. Allah kadir gecesini her türlü anarşi ve karmaşadan, maddî ve manevî sıkıntıdan uzak bir zaman dilimi olarak ilan etmektedir.12Allah, ateşe, ilâhî irâdeye râm olması ve İbrahim’i yakmaması için emir verirken O’nu selâma çağırmıştır: ‘Ey ateş! İbrahim için serinlik ve selâm ol!’13 buyurmuştur.

Allah Rasûlü’nün üzerinde hutbe îrâd ettiği hurma kütüğünü bırakıp kendisi için yaptırılan minbere çıkması, hurma kütüğünü acı acı ağlatmıştı. Allah Rasûlü hurma kütüğünün feryadını minberden inip, onu kucaklayarak dindirebilmiştir. Azgın ve vahşi develerin yine selâm sayesinde Allah Rasûlü’nün emrine mutî oldukları tarihi bir gerçektir.

Netice olarak selâm letâfetten kesâfete, lâtif olan Allah’tan meleklere, ölüsüyle dirisiyle insanlara ve bütün varlıklara doğru ilâhi bir tecelli, kesâfete bürünmüş varlıklardan lâtif olan Allah’a doğru bir münacât, melekler, insanlar ve diğer canlı ve cansız varlıklar arasında bir iletişim ve muvâsalattır. Selâmla kâinat düzeni selâmet bulmakta, bu sâyede inananlar selâm yurduna doğru yol almaktadır. Çünkü işin evveli de âhiri de selâmdır. Vesselâm… 

Dipnotlar: 1) en-Nûr, 24/61. 2) Tirmizî, İstî’zân 10. 3) en-Nisâ, 4/86. 4) en-Nûr, 24/27-28. 5) en-Nisâ, 4/94. 6) el-Mâide, 5/16. 7) Yûnus, 10/25. 8) Buhârî, Îman 20; Müslim, Îman 63. 9) Buhârî, Mezâlim 5; Müslim, Libas 3; Tirmizî, Edep 45; Nesâî, Cenâiz 53. 10) Müslim, Îman 93; Ebû Dâvûd, Edeb 131; Tirmizî, İstî’zan 1; İbn Mâce, Mukaddime 6, Edeb 11. 11) Muvatta, Selâm, 6. 12) el-Kadr, 97/5. 13) el-Enbiyâ, 21/69.