Altınoluk Dergisi, 1991 – Nisan, Sayı: 062, Sayfa: 030
Hadis ve sîret kitapları O’nun sûret güzelliğine ait bulunan hilyesini genel olarak şu ifadelerle anlatır:
Peygamberimiz (s.a) uzuna yakın orta boylu idi. Halk arasında bulunduklarında mehabetleri sebebiyle herkesten uzun görünürdü. Boyu, azaları ve endamı birbirine mütenasipti. Alnı açık ve geniş, kaşları hilal biçiminde, fakat çatık değildi. Gözleri kara, kirpikleri siyah ve uzundu. Terlediği zaman mübarek yüzünden inci gibi dökülen teri, gül gibi kokardı. Çekme burunlu ve az değirmi çehreli, boynu uzunca idi. Dişleri inci taneleri gibi düzgün ve parlaktı. Konuşurken ön dişleri parlardı.
Omuzlarının arası geniş, bazuları ve baldırları kalın, bilekleri ve kolları uzunca, elleri ve parmakları kalınca idi. Göğüsleri geniş olup, şişman olmadığından karınları ve göğüsleri bir hizada idi. İki omuzu arasında güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızı renkte ve yumru şeklinde “peygamberlik mührü” vardı. Teni yumuşaktı. Teninin rengi ne çok beyaz, ne de es-merdi. Gül gibi kırmızıya meyyal, parlak bir renkti.
Saçları kıvırcık olmadığı gibi, dümdüz bir halde de değildi. Sakalları gürdü. Saçlarını uzattığında kulak memesini geçtiği, omzuna doğru indiği olurdu. Sakalının bir tutamdan faz-lasını uzatmaz, keserdi.
Vefatı sırasında saç ve sakalları henüz ağarmaya başlamıştı. Saçlarında biraz, sakalla-rında ise sayılabilecek kadar az beyazlık vardı.
Koku sürünsün veya sürünmesin, teri ve teni çok güzel kokardı. O’nunla musafaha eden kişi O’nun bu güzel kokusunu devamlı hissederdi. Duyuları çok kuvvetli olup uzak mesafeden işitir ve görürdü. O’nun sîmasındaki mehabet ve güzellik, gören herkesi etkilerdi. O, insanların en güzeli ve en nurlu olanıydı. O’nu anlatanlar “ayın on dördü gibi güzeldi” diyorlar.
O’nun, görenleri son derece etkileyip cezbeden nurlu sîmasının, bilenlerce görmeyenlere anlatılmasının irşadda meydana getirebileceği etkiyi düşünen torunu Kasan (r.a) Hind b. Ebû Hale’den O’nun hilyesini, sûret ve sîret güzelliğini anlatmasını istemiş ve: “Ben, kalbimin O’na bağlı kalması için, O’nun bana vasfedilip, anlatılmasından hoşlanırım” buyurmaktadır. (bk. Tirmizi, eş-Şemailü’1-Muhammediyye, Beyrut 1985, s.10) O’nun sûret ve sîretine aid bir tarif ve tavsif, insan gönlünün O’na bağlanmasına, O’nun hayalinin gözümüzde canlanmasına vesile olur. Bazı mutasavvıflar bunu rabıtaya delil sayarlar.