Altınoluk Dergisi, 1986 – Ekim, Sayı: 008, Sayfa: 024
ABDÜLVAHİD bin Zeyd, aslen Şamlıdır, önce Kudüs’e sonra Abadan’a gidip yerleşti. Basra’ya seyahatlarda bulundu. Hasan el-Basri’nin talebesidir. O’na hizmet etmiş, derslerine katılmıştır.
Malik bin Dinar ve Muhammed bin Vasi’ ile çağdaş ve arkadaştır.
Yumuşak kalpli ve gözü yaşlı idi. Vecd ehliydi. Vecd ve gözyaşları dinleyenleri gaşy ederdi. Şöyle derdi, “Kardeşlerim, cehennem korkusu sizi ağlatmıyor mu? Her kim cehennem korkusuyla gözyaşı dökerse Allah onu ateşten korur. Kardeşlerim, kıyametteki şiddetli susuzlukta mı sizi ağlatmıyor? Allah’a olan iştiyakınızdan dolayı da mı ağlayamıyorsunuz. Kim Allah’a olan sevgi ve iştiyakından dolayı ağlarsa Cenab-ı Hak onu cemalinden mahrum bırakmaz.”
HÜZÜN ehliydi. Hatta Husayn b.el-Kasım el-Vezzam onun hakkında şöyle derdi: “Abdülvahid’in hüzün ve ağlaması Basra halkına taksim edilse kafî gelirdi.”
Haris bin Ubeyd anlatıyor:
“Malik bin Dinar’ın huzurunda Abdülvahid bin Zeyd yanıma otururdu. Onun ağlamasının şiddetinden Malik’in vaazlarından hiçbir şey anlayamazdım.”
SIDK ehli sadıklardandı. O’na göre “Sıdk, “Allah’a verilen söze fiilen vefakarlık göstermekti. “Kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazı kılan” seherîlerdendi.
Salih kişilerle düşüp kalkmayı öğütler ve şöyle buyururdu;
“Dindar kimselerle oturup kalkın. Şayet dindar kişilerle oturup kalkmaya imkan bulamazsanız bari mürevvet ehli olanlarla görüşün. Çünkü onların meclisinde dindarlara sövülmez.”
ÜSTADI Hasan Basri gibi, zahiddi, dünyaya değer vermezdi, dünyalık peşinde koşmayı hoş karşılamazdı: “Kendisine dünyalık bir nasib verilen kul, ikincisini istemeye kalkışırsa Allah Teâlâ onun kalbinden zat-ı Ecellü A’lasıyla halvet etme sevgisini çıkarır” buyurdu.
‘Midesine karşı kavi olan dinine karşı da kavi olur. Midesine karşı sağlam olanın ahlakı hasanesi de sağlam olur. Midesi cihetinden dinine gelecek zararı bilmeyen kimse abidler arasında ama gibidir;’
RİYAZAT ehliydi. Ve riyazatı şöyle tavsiye ederdi: Ekmek ve tuzla iktifa ederek riyazat yapın. Çünkü böyle bir riyazat vücudun yağını eritir, dolayısıyla “yakin” duygusunu artırır.”
Buyurdu:
“Kim Allah’a taat hususunda sabırlı olmaya niyet ederse Allah onu sabra muvaffak kılar ve gücünü artırır. Kim de masiyetten korunmak konusunda Sabra niyyet ederse Allah O’nu sabra muvaffak kılar, Allah sevgisinden dolayı hevasına sabredene ne mutlu!
Ameller içinde derece bakımından sabrı geçebilen sadece rıza vardır. Amellerden rızadan daha üstün olanını bilemiyorum. Çünkü rıza muhabbetin temelidir.
RIZA, Hakk’a açılan en büyük kapı ve dünyanın cennetidir. Ve yine ona göre Hakk Teâlâ kulundan razı olmadıkça kulun Ondan razı olması hemen hemen mümkün değildir. Çünkü Hak Teâlâ: “Allah onlardan, onlar da O’ndan razı oldu (1) buyurmuştur.”
Kulun Allah’a karşı olan hallerinin en sevimlisi ahvalinin O’ nun emirlerine uymasıdır. Kulun bu haliyle Allah’a itaat için dünyada kalması da ruhunun kabzedilmesi de Allah’ın en sevdiği hususlardandır.
Buyurdu:
“Mümin, dünyada ana rahmindeki yavruya benzer oradan kendi isteğiyle çıkıp gitmeyi arzulamaz. Fakat bir kere çıkınca da tekrar geri dönmeyi düşünmez.
Vefatı: 1771 dir.
rahmetullahi aleyh
Dipnotlar : 1-el-Beyyine, 8
Kaynaklar : :Hılyetül evliya, Vl/155 -165 ; Sıfatüs-safve; 111/321-325 ; Kuşeyri Tere 290, 309, Şarani, et-Tabaka-tü’l-kübra, I/39-40; Dr. Abdurrahman Bedevi,Tarihu-tasavvuf, 208-213.