Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz

Tezkiye: Arınma

Altınoluk Dergisi, 1993 – Ocak, Sayı: 083, Sayfa: 023

Tezkiye, kalplerin Allah’a, cisimlerin ruha, nefslerin ibadete, toplumun ahlaka, alimlerin rabbanîliğe karşı zayıflayan bağlarım güçlendirir; sahiplerini dünya zinetine, mal ve evlad fitnesine ve şehvet ihtirasına karşı korur. Böyle bir arınmanın yolu ittiba’dan ve muhabbetten geçer.

Tezkiye, Kur’an ve sünnet kaynaklı bir tasavvuf kavramı. Sözlükte temizlemek, temizlenmek, arınmak, nemalanmak, artıp bereketlenmek anlamına. Zekat kelimesi de aynı kökten. Zekatta hem malı şüphelilerden arıtıp temizleme, hem de sahibini pintilik ve hasislik gibi kötü huylardan arıtma, şefkat ve merhametle geliştirip nemalandırma ve hem de malı bereketlendirme hususiyeti bulunduğundan bu adı almıştır.

Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberin görevlerini sayarken tezkiyeyi de onlar arasında zikrediyor;

“Allah’tır, ümmîlere kendi îçlerinden, onlara Allah’ın ayetlerim okuyan, anları tezyike eden onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen.” (l) Kur’an’dan başka ayetlerde de peygamberimizin ve diğer peygamberlerin “tezkiye”görevine işaret edilmiş, tezkiyenin kitabı öğretmekle, yani bilgilenmekle ilgisine dikkat çekilmiştir, (bk. el-Bakara, 2/129. 151; Alü İmran, 3/77, 164) Bu ayetlerde geçen tezkiyeden murad, manevi arınmadır. însanları kötü huy ve alışkanlıklardan arıtmak, iyilik ve güzelliklerle, sevgi ve yüceliklerle bezemektir. (2)

Cenab-ı Peygamber ‘e bir risalet görevi olarak yüklenen toplumsal tezkiye, ferdî olarak bütün inananların vazifesidir. Nitekim bir ayet-i kerimede: “Andolsun nefse ve onu yaratana. O nefse kötülüklerin! göstererek ondan kaçınmayı ilham etmiştir. Nefsin! tezkiye eden, arıtıp kötü huy ve sıfatlardan korunan kişi kurtulmuş, onu kirleten ise hüsrana uğramıştır.” (3)

İnsan ruhu, Kur’an’ın beyanına göre, ilahî bir nefha ve rabbanî bir latifedir. (4) Tasavvuf erbabından bazılarına göre, ruh ile nefs aynı şeydir. Ancak nefs, ruhun süfli tarafı, masivaya bulaşmış, tene mahkum olmuş yanıdır. Nefs, tezkiye edilmek suretiyle aslî hüviyetine döndürülerek itmi’nan derecesine erince ruh özelliği avdet eder ve böyle arınmış bir nefs. ilahi çağrıya layık hale gelir. Nitekim Kur’an’da:

“Ey itmi’nana ermiş nefs, sen O’ndan, O senden razı olarak don Rabbına!” (5) buyurulmaktadır.

Diğer bazı mutasavvıflara göre ise ruh ile nefs aynı aynı şeylerdir. Ruh insandaki rabbanî ve melek! tarafı, nefs ise şeytanî ve hayvani tarafı temsil eder Nefs ile kalb komşudur. Bu komşuluk sebebiyle nefs, kalbi kolaylıkla etkileyebilmekte ve onu kötülüğe şartlandırabilmektedir. Bu yüzden ya nefs ıslah edilip kalbi kötü etkisi altına almaşı önlenmeli, ya da kalp tasfiye edilerek nefsin cazibesine kapılmayacak irade gücüne kavuşturulmalıdır.

Nefs tezkiyesi denilen şey, nefsin riyazat ve mücahede yoluyla kötü sıfatlarının ortadan kaldırılmasıdır. “Senin en büyük düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir” hadis-i şerifi gereği, nefs engelinin aşılmasıdır. Riyazat nefsin ve tenin arzularını terkederek, ya da en aza indirerek ibadetle meşgul etmektir. Mücahede nefsanî ve şeytani güçlerle döğüşmek, nefse zor ve ağır gelen şeylerle nefsi ıslah ve terbiye etmektir. Tasavvufta nefsi arındırmak için yapılan riyazat ve mücahedenin en önemli unsurları. az yemek, az uyumak, az konuşmak, halktan belli bir süre uzaklaşmak ve Hakk ile başbaşa olmak (zikir)dır.

Tasavvuf, tezkiye ve arınmadır. Fakat her tezkiye tasavvuf değildir. Bu yüzden tasavvufun emrettiği tezkiye, şeriatın hükümlerine uygun olan tezkiyedir. O da ittiba ve imtisal ile olur. ittiba sevgi ve muhabbet işidir. Nitekim Allah Teala:

“De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana ittiba edin ki, Allah da sizi şevsin, günahlarınızı bağışlasın.” (6)

Tasavvuftaki tezkiye, her türlü yabancı etkiden ve felsefe şaibesinden uzak. nebevi bir tezkiyedir. Böyle bir tezkiye. kalplerin Allah’a, cisimlerin ruha, nefslerin ibadete, toplumun ahlaka, alimlerin rabbanîliğe karşı zayıflayan bağlarım güçlendirir; sahiplerim dünya zinetine, mal ve evlad fitnesine ve şehvet ihtirasına karşı korur. Böyle bir arınmanın yolu yukardaki ayette ifade buyurulduğu gibi ittiba dan ve muhabbetten geçer.

Tezkiye’nin bir de sözle olanı vardır ki, bu insanın kendisini övmesi, nefsine pay çıkarmasıdır. Bu anlamda bir tezkiye hoş görülmemiştir. Nitekim “Nefisleriniz! tezkiye edip temize çıkarmayın” (7) ayet-i kerimesi bunu menetmektedir. Bu yüzden fiille olan tezkiye güzel ve makbul, sözle olan tezkiye ise çirkindir.


Dipnotlar:
 l. el-Cum’a, 62/7. 2. Kur’an’daki tezkıye’nin değişik anlamları için bk. Ragib el-Isfahanî, el-Müfredat, Kahire, s. 312-313. 3. eş-Şems, 91/7-10. 4. bk. ei-Hicr, 15/29; Şad, 38/72 5. el-Fecr, 89/27-28. 6. Ali îmran, 3/31. 7. en-Necm, 53/32.