Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz

Leyle-i Kadrin Kadri

Altınoluk Dergisi, 2004 – Kasim, Sayı: 225, Sayfa: 006

Kur’an ve Ramazan kadar, Kur’an ve Kadr gecesi de birbirine yakındır. Kur’an, aylardan sâdece Ramazan’ı, mübarek gecelerden de sâdece “kadr”i adıyla ve sanıyla anmaktadır. Ancak her ikisinde de kendine vurgu yaparak. Nitekim içinde Ramazan ayının geçtiği âyette: “ O Ramazan ayı ki, Kur’an onda indirilmiştir. O Kur’an insanlara doğru yolu gösteren, doğruyu eğriden ayıran açık delillerle gelmiştir. Kim oraya erişirse oruç tutsun.” (el-Bakara, 2/185) buyurduğu gibi kadir gecesini anlatan sûredeki ilk âyette de : “Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik” (el-Kadr, 97/1) buyurularak Kur’an’a vurgu yapılmaktadır.

Kur’an’da adına sûre inzâl buyrulan ve Kur’an’la şereflenen kadir gecesi, uzunca bir insan ömrüne denk zaman diliminden (bin ay = 84 yıl) daha değerli görülmüştür. Recep, Şaban ile başlayan ve Ramazan’la tamamlanan üç aylar iklimi, belki de Kadir gecesine daha yüksek bir performansla girmek ve ciddî bir hazırlık merhalesinden sonra bin aylık bir gece olan kadir ile buluşmak içindir.

Kur’an’da Kadir gecesi hakkında söylenenler gerçekten üzerinde durulup düşünülmesi gereken hususlardır. Buyrulur ki : “Kur’an’ı kadir gecesinde biz indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu ne bilirdi sana ? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh o gecede Rablerinin izniyle her bir iş için peyderpey inerler. O gece tan yeri ağarıncaya kadar selam ve esenliktir.”  (el-Kadr,  97/1-5)

Tefsirlerde “kadr” kelimesi hüküm, değer-kıymet ve tazyik mânâsındadır. Kadir gecesi için bu üç mânâ da doğrudur. Bu gece hem her tür hükmün muhkem hâle geldiği değerli bir gecedir ve hem de meleklerin yeryüzüne inmesinden dolayı yeryüzünün onlara dar geldiği; arzın tazyik olduğu bir gecedir.

İlk âyette Kur’an’ın beşer kelâmı olmadığı teyidli ifâdelerle “biz indirdik” lâfzıyla belirtilmektedir. Bir bakıma Kur’ân’ın beşer kelâmı, Muhammed’in sözü olmadığı açıkça ifâde edilmektedir. Hem Kur’an’a, hem O’nun kaynağına, hem de kadir gecesinde indirilişine aynı anda işâret edilmektedir. Ardından “böyle bir mübârek gecenin değerini sen nereden bileceksin?” Rabbın bildirmese kadir gecesini, onun değerini hattâ hiçbir şeyi bilmeye muktedir olamazsın. Allah Teâla bu lâfızlarla aslında bizlere edeb öğretiyor. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberinin bile biricik bilgi kaynağının kendisi olduğuna vurgu yaparak iddiâlardan kurtulmamızın lüzûmuna işâret ediyor. Çünkü varlık ve benlik iddiâsı en büyük günahların başındadır.

Kadir gecesini senin kendiliğinden bilmen mümkün değil ama buyuruyor Allah Teâla: “Ben bildiriyorum ki o gece bin aydan hayırlıdır.”İçinde kadir bulunmayan bin aya denk bir feyz ve berekete, bolluk ve rahmete sâhiptir. Bundan sonraki kısımda Allah Teâlâ bu gecede meleklerin ve rûhun her bir iş için peyderpey indiğini arz ve dünya semâsını kuşattığını haber veriyor. Melekler Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ile meşgul; emrolunduklarını yapan, asla Allah’a isyan etmeyen, cemâl mazharı nûrânî ve rûhânî varlıklardır. Ruh da genel olarak Ruhul-emîn; yânî Cibrîl’dir.

Meleklerin ve Rûhun dünya semâsına inmeleri ve âdetâ arzın meleklere dar gelmesi, rahmet ve mağfiretin feyezânı demektir. İnanan gönüllerin sevgi ve merhametle dolması, zaman ve mekânın bereket deryâsı olması demektir. Melekler nûrânî ve rûhânî varlıklar olduğundan gözle görülmesi mümkün değildir. Çünkü insan gözünün görmesi ve kulağının duyması belli kıstaslara bağlıdır. Işıksız göz görmez; frekansı yüksek ve düşük sesleri kulak duymaz. Ancak belli şartların oluşması algılamayı kolaylaştırır. Nitekim havanın içindeki elektro-manyetik dalgalar sesleri ve görüntüleri yansıtma özelliğine sâhiptir. Havanın içindeki elektromanyetik dalgalar halindeki sesleri ve görüntüleri televizyon veya radyo denilen âletle görmek veya duymak mümkün olabilmektedir. Yânî bir bakıma radyo ve televizyon olmayan yerde, dalgalar hâlinde ses ve görüntüler olduğu halde biz onları algılayamıyoruz. Nasıl televizyon ve radyo yok iken görüp duyamadığımız bu sesleri bugün yok deme şansına sâhip değilsek aslında gözle göremediğimiz melekleri yok sanmak veya yok saymak da mümkün değildir. Allah’ın öyle kulları vardır ki sâhip oldukları basîret ve gönül gözleriyle melekleri görür; kanat seslerini duyar. Ancak pozitivizmin ve rasyonalizmin etkisine kapılmış insanlarımız izahta zorlandığı meleklerle ilgili bir takım saçma sapan yorumlara sapmakta, onları “enerji” gibi fizikî şeylerle açıklamaya kalkışmaktadır.

Kadir gecesindeki melek sağnağını ancak gönlü Allah’ın rahmet deryasına açık insanlar görebilir ve hissedebilir. Hem dünyada, hem âhirette güzellik isteyen ve bu güzelliği görmeye çalışanlara Cenâb-ı Hakk bu perdeleri kaldırır. Allah ile kulları ve melekler arasındaki perde, insanların gözünü kapatır. Allah’ın gözünü ve gönlünü açtığı insan özelde kadir gecesinde, genelde her zaman rahmet meleklerini görür ve hisseder.

Rûh yânî Cibril-i emin ise, peygamberlere vahiy getiren ve insanlara ilâhî kurtuluş reçeteleri sunan bir büyük melektir. Kadir gecesi onun yeryüzüne inmesi, inananların gönlüne kulluk sevinci ve ibâdet neş’esi sunmak ve güzellikler ilhâm etmek içindir. Cebrail’in nübüvvet için vahy getirme görevi sona ermişse de inananları ilhâm ile teyid görevi devam etmektedir. İlhâm, insanlarda melek kaynaklı, takvâ ve fücûru; kalbî arınma ve kötülükleri gösteren mânevî bir sezgidir. Kadir gecesinin kadrini bilerek hayatını düzenleyenler bu gecede bu sezgiye ererler. Üstelik meleklerin bu gece inişleri, Rablarının izniyle ve her bir iş içindir. Bu sâyede bu gece tan yeri ağarıncaya kadar selâmdır.

Selâm, Allah’ın isimlerinden; yânî esmâ-i hünsâdandır. Kısaca barış ve esenlik demektir. Bu gecenin “selâm” olması önce inananlar içindir. Bu gece inananlar için barıştır, çünkü bu gece insan kendi iç dünyasındaki savaştan; nefsin taşkınlık ve karşı koymasından kurtularak mutmain bir kalb ve sekînete ulaşmış bir gönle ermiştir. Bir bakıma mümin bu gecenin berekâtıyla iç barışını sağlamış, kendi kendiyle savaşıp boğuşmaktan kurtulup huzura ermiştir.

Yine bu gece gönül âlemlerinde iç barışı yakalamış müminlerden oluşan toplumda sosyal barış ortamı doğmuş, herkes hayır ve güzellik şeddini kuşanmıştır. Bu gecede meleklerin duâsı, Cibril’in teyid ve ilhâmı ile iç barışa ermiş müminler huzûr hâlini soluklar ve esenliğin tadına varırlar.

Bu gece inanmayanlar için de selâmdır. Çünkü onlar da Rabbın küllî inâyeti ile dünyevî azâbdan korunmuşlardır. Böylesine mübârek bir gecenin aranması ve her gecenin kadir olarak bilinmesinin istenmesi, boşuna değildir. Türkçe’de bir deyim var: “Her geceyi kadir, her gördüğünü Hızır bil!” diye. Bu ne kadar anlam yüklü bir söz. Bir yönüyle zamanın, diğer yönüyle insanın değerini bilip değer kazanacak bir kıvâma ermek. Rabbınızdan böyle bir gönül diriliği niyâz ederiz.