Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz

KIRK HADİS ŞERHİ VE TERCÜMESİ

Yirmi yıl önce (Mart 1988) Konya’da gerçekleştirilen I. Konevî
Sempozyumu’na, “Konevî’nin Hadîs-i Erbaîn’i” başlıklı bir tebliğle
katılmıştım. Daha sonra Tasavvufî Hadîs Şerhleri ve Konevî’nin Kırk
Hadîs Şerhi adlı eseri yayınladım (İstanbul 1990, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi
Vakfı Yayınları). Eserin Kırk Hadîs Şerhi kısmı, İran’da da basıldı
(Kum 1382 şemsî, İntişârât-ı Bîdâr).
Bu eserde gördük ki Konevî, yüksek tasavvufî şahsiyetinin ötesinde
ileri seviyede bir hadîs âlimi ve yorumcusudur.
Konevî’nin Kırk Hadîs Şerhi adını verdiği bu eserdeki hadîs sayısı,
farklı nüshalarda değişse de, toplam yirmi dokuzu geçmez. Konevî,
bu 29 hadîsi şerhetmek için 72 Kur’an âyeti ve 80 hadîsi delîl ve şâhid
olarak kullanmaktadır. Bu sayı bile onun bu alandaki birikiminin açık
isbatıdır.
Tasavvufî tefekkürün en güçlü ürünlerini veren Konevî, üstâdı ve
mürşidi Şeyh-i Ekber İbn Arabî’den bu eserde adını anarak 10 yerde
bahsetmekte eserlerinden iktibaslar yaparak onlara atıflarda bulunmakta
ve Ekberiye yolunun yolcusu olduğunu göstermektedir.
Gerek şerhe konu ettiği gerekse şerh sadedinde kullandığı hadîsler
arasında, mevzu sayılabilecek vasıfta rivâyetin hemen hiç bulunmaması,
Konevî’nin hadîs ilmindeki birikimini gösterir. Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud, Câmiu’l-usûl gibi mûteber hadîs kaynaklarını doğrudan zikrederek,
bâzen de kaynağını zikretmeden mûteber hadîs kitaplarından
alıntılar yapmaktadır.
Konevî’nin özgün fikirlerinin yer aldığı hadîs şerhini, ilk neşrinden
hemen sonra terceme etmeye başlamıştım. Yarıya kadar tamamladığım
bu terceme, araya giren başka çalışmalar sebebiyle yarım kalmıştı.
Aslında düşüncem son derece özgün olan bu çalışmanın sadece metninin
ya da tercemesinin değil, ikisinin birlikte yapılmasının daha doğru
olacağı şeklindeydi. Bu yüzden 1990 yılında yayınlanan Konevî’ye âid
kırk hadîsin, metin ve tercümesinin birlikte yayınlanmasını düşünmekteydim.
Çünkü Konevî ve İbn Arabî çalışma ve araştırmalarına mesnet
teşkil edecek böyle bir eserin yayınlanması zarûriydi.
Konya-Meram Belediyesinin kısa adı MEBKAM olan Konevî
Araştırmaları Merkezi’nin gerçekleştirdiği; benim de bir tebliğ ile katıldığım
sempozyumda Belediye Başkanı’nın bu eseri basabileceklerini
ifâde etmiş olması beni yüreklendirdi. Ben de yeniden eserin karşılıklı
sayfalarda metin ve tercemesinin yer alacağı biçimde hazırlıklara koyuldum.